25 Haziran 2012 Pazartesi

Garaj


Gündüzlerce sana gittim,
Gecelerce geri döndüm.
Her yoldan, her köşeden,
Gölgelerden böyle ürktüm.

Bir an özgürüm sandım
Bakarak pembesine,
Yumurta gibi dağılırken güneş
Ufkun penceresine.

Otobüsler kalktı buradan,
Hep seni götürdüler,
Garajları da vardı ama,
Beni hiç beklemediler..




21 Haziran 2012 Perşembe

Kabuğumdan Sızanlar (Vol.II)

  I

   Eski defterleri açmak. Ne güzel bir laf. Ne için kullanılırsa kullanılsın, güzel bir laf. Eski bir deftere yeni bir yazı yazınca o defter eski olmaktan çıkar mı, bilinmez. Ya da bir defterin eskimesi için ne kadar zaman gerekir? Yazılanlar mı eskimelidir, yoksa defterin kendisi mi?

Altı ay önce yazdıklarım çok eski geldi bana. Bugün okudum hepsini. Acaip kafası karışık buldum kendimi. Acaip ama, çok anlamında acaip değil. Bir kararsızlık değildi kafamı karıştıran, karar verebilecek bir ortamın olmayışıydı.

Ben ve benim gibi tırsak ruhlu adamlar için günlük tutmak çok büyük eziyettir sevgili okur. İki saatte bir değişen bir ruh haliyle günlük yazarsan, benim bugün okuduğum gibi bir şeyle karşılaşabilirsin. Yapılacak şey ne midir o halde? Lost'taki İskoç civanı Desmond gibi kafayı yemeden önce bir sabit bulmak. Hep onu sevmek, hep onu yazmak. Bir şeyi koymak merkeze, diğerlerini de onun çevresine.

Altı ay önce yazdıklarım, yörüngesi olmayan bir gezegen gibi...

   II

   Birisi hapşırdığında ona 'İyi yaşa' demek ne büyük bir ukalalıktır öyle. 'İyi yaşa'...Artık unutulmuş bir zamandan beri hapşıran birine 'Çok yaşa' denir kültürümüzde. Öyledir, adettendir, birine uzun bir hayat dilenir, ötesine karışılmaz, herşeyden önce bir kalıptır, bir deyimdir bu. Hapşırana 'İyi Yaşa' diyen şark kurnazı, iki açıdan fena halde ukaladır; birincisi, böyle demekle herkesten farklı ve iyi düşünülmüş bir şey yaptığını sanır, ikincisi bu zat-ı muhterem sanki ömrümüzün tapusunu görmüşçesine gizliden gizliye bize öğüt verir, aman iyi yaşa, yarın gebersen bile önemli değil, yeter ki iyi yaşa...Yahu bırak, çok yaşa de, çok yaşayalım, iyi ya da kötü yaşamamız seni ne ilgilendirir yahu? Nedir bu 'bak seni senden çok düşünüyorum' tavırları böyle? İyi yaşaymış! Kime göre, neye göre ayrıca? Belki senin süpersonik hayatının benim için hiçbir kıymeti yok, nereden biliyorsun? Birilerine iyi yaşa diyen biri olarak yaşayacağıma, çok yaşa der ölür giderim daha iyi be.

   Aslında bu küçük ukalalıklar 'iyi yaşa' ile sınırlı olmayıp modern hayatta her şekilde karşımıza çıkabilir. Muhterem hocalarımdan Fatih Andı'nın bir kitabından anımsadığım kadarıyla 'kendine iyi bak' da böyle modern çakallıklardan biri (Kabul, ara sıra ben de kullanıyorum bunu). Kendine iyi bak, artık ben yokum, tek başınasın haa, aman diyim...Bir Allahaısmarladık'ın, bir selametle'nin suyu mu çıktı? Çıkmış valla...

   III

   Bir fotoğraf gazetede. Baraka benzeri bir bina, çevresinde bir-iki ufak yapı. Coşkun akan bir dere ve küçük bir ağaçlıkla çevrelenmiş bir yer. Bir vadinin dibinde. Taş atsan kafasına çarpar aşağıdakilerin.

   Birileri aşağıya kurşun yağdırmayı tercih etmiş.

   Ve şimdi bütün gazetelerde oranın fotoğrafı. Bilmiyoruz, görmüyoruz, nasıl olmuş, anlamıyoruz...Anlayamıyoruz. Giden de doğru düzgün anlatamıyor çünkü. Anlatamıyor. Kimse bilmiyor, herkes konuşuyor. Yeşiltaş diyorlar, tedbirsiz diyorlar. Şu oldu, bu oldu diyorlar. Kurşun ve kandan kimse bahsetmiyor. Bahsedemiyor. Konuşması zor olan kısmı o çünkü mevzunun. Ağır silahtan, kalabalık düşmandan bahsetmek kolay. Son duasını eden genç adamın fısıltısını kimse duymuyor. Ölmenin pazarlıksız, yaşamanın karşılıksız olduğu yerden bahsetmiyor kimse. Yeşiltaş diyor, Dağlıca diyor.

   Bakıyorum fotoğrafa, kimse yok...Ölmüşler mi, gitmişler mi? Yoksa saklandılar mı bizden, yoksa saklanmaya gerek yok mu kör gözlerimizden?

   Fotoğrafta kimsecikler görünmüyor.

                     

13 Haziran 2012 Çarşamba

Son Delikanlı: D.H. Lawrence


   David Herbert Richards Lawrence' ı yaşamış son delikanlı olarak lanse etmemin sebebi, sadece kendisinden altı yaş büyük ve üç çocuk sahibi Bayan Freida' ya aşık olup onunla Almanya' ya kaçması değil, aynı zamanda ütopik görünse de istediği ama zaten gerçekleştiremediği yaşam şekli, dünyadan maddi beklentisi ve bir şiirinde ele aldığı, devrimi yapmanın sebebine dair eğlenceli yaklaşımı. Sırayla bakalım şimdi.


   Edebiyat araştırmacısı Mina Urgan, Lawrence' ın dünyanın çeşitli ülkelerine yaptığı yolculukların arkasındaki gerçeği, bir inceleme kitabında şöyle açıklıyor:


   "...Lawrence' ın asıl istediği, sürekli yolculuk etmek değil, sanayi toplumu ve para çıkarları üstüne kurulu düzenden kaçıp, çok uzaklarda, ıssız bir bölgeye temelli yerleşmekti. Orada, tam anlaşabileceği kadınlı erkekli aşağı yukarı yirmi otuz kişiden oluşan bir koloni kurmaktı. Bu grubun üyeleri arasında "bir çeşit komünizm" olacak; yaşamak için gereken her şey, eşit bir biçimde aralarında bölüşülecekti. Lawrence, Musevi arkadaşı Kotelansky' nin dinsel şarkılarında duyduğu Rananim adını uygun bulmuştu bu koloniye. Avrupa' da böyle ıssız bir yer bulunamayacağına göre, Amerika kıtasına yerleşeceklerdi. Lawrence, ideal koloniyi, ilkin Florida' da, bir yıl sonra 1917' de Florida' ya uzaktan yakından hiç benzemeyen And Dağları' nın doğu yamaçlarında kurmayı düşünmüştü..." Ancak yine Urgan' a göre bu proje gerçekleşseydi bile, bir yanıyla aşırı bireysel olan Lawrence, belirli bir insan grubuyla uzun süre kalamayacaktı büyük olasılıkla.


   Lawrence kısa ömrü boyunca hep kitaplarının geliriyle geçinebilmek istedi. Az parayla yetinmeye alışıktı. 1926' da yazdığı Return to Bestwood' da (Bestwood' a Dönüş) şöyle der:


   "Bir eve sahip olmak istemiyorum, toprağa da, otomobile de, bir yerlerde hisselere de. Servet istemiyorum, güvenilir bir gelir bile istemiyorum. Aynı zamanda, yoksulluk ve sıkıntı da istemiyorum. Beni hareketlerimde özgür bırakacak kadar paraya gereksinimim olduğunu biliyorum ve bu parayı küçük düşmeden kazanabilmek istiyorum."


   Lawrence ömrünün son dört yılında ancak bu isteğine kavuşabildi ve kitaplarının geliriyle rahat yaşayabilecek paralar kazanabildi.


   Ha evet. Şiir. Tozan Alkan çeviriyor, biz de okuyoruz.


Aklı Başında Bir Devrim

Bir devrim yaparsan keyif için yap
İğrenç bir ciddiyetle yapma
Ölümcül bir gerçeklikle yapma
Keyif için yap

İnsanlardan nefret ettiğin için yapma
Sadece yüzlerine tükürmek için yap

Para için yapma
Yap ve lanetle parayı

Eşitlik için yapma
Fazla eşitlik olduğu için yap
Eğlenceli olur elma arabasını devirmek
Ve elmaların yuvarlanıp gittiğini görmek

İşçi sınıfı için yapma
Hepimiz birer küçük aristokrat olalım diye
Firar etmiş neşeli eşekler gibi eğlenelim diye yap

Emeğin evrenselliği için yapma asla
İnsan zaten çalışmaktan bıkıp usanmış
Çalışmayı kaldıralım bitirelim köleliği
İş eğlenceye dönüşebilir hoşuna gider insanların ve sıkıcı olmaz artık
İşte böyle keyif için yapalım devrimi