21 Haziran 2012 Perşembe

Kabuğumdan Sızanlar (Vol.II)

  I

   Eski defterleri açmak. Ne güzel bir laf. Ne için kullanılırsa kullanılsın, güzel bir laf. Eski bir deftere yeni bir yazı yazınca o defter eski olmaktan çıkar mı, bilinmez. Ya da bir defterin eskimesi için ne kadar zaman gerekir? Yazılanlar mı eskimelidir, yoksa defterin kendisi mi?

Altı ay önce yazdıklarım çok eski geldi bana. Bugün okudum hepsini. Acaip kafası karışık buldum kendimi. Acaip ama, çok anlamında acaip değil. Bir kararsızlık değildi kafamı karıştıran, karar verebilecek bir ortamın olmayışıydı.

Ben ve benim gibi tırsak ruhlu adamlar için günlük tutmak çok büyük eziyettir sevgili okur. İki saatte bir değişen bir ruh haliyle günlük yazarsan, benim bugün okuduğum gibi bir şeyle karşılaşabilirsin. Yapılacak şey ne midir o halde? Lost'taki İskoç civanı Desmond gibi kafayı yemeden önce bir sabit bulmak. Hep onu sevmek, hep onu yazmak. Bir şeyi koymak merkeze, diğerlerini de onun çevresine.

Altı ay önce yazdıklarım, yörüngesi olmayan bir gezegen gibi...

   II

   Birisi hapşırdığında ona 'İyi yaşa' demek ne büyük bir ukalalıktır öyle. 'İyi yaşa'...Artık unutulmuş bir zamandan beri hapşıran birine 'Çok yaşa' denir kültürümüzde. Öyledir, adettendir, birine uzun bir hayat dilenir, ötesine karışılmaz, herşeyden önce bir kalıptır, bir deyimdir bu. Hapşırana 'İyi Yaşa' diyen şark kurnazı, iki açıdan fena halde ukaladır; birincisi, böyle demekle herkesten farklı ve iyi düşünülmüş bir şey yaptığını sanır, ikincisi bu zat-ı muhterem sanki ömrümüzün tapusunu görmüşçesine gizliden gizliye bize öğüt verir, aman iyi yaşa, yarın gebersen bile önemli değil, yeter ki iyi yaşa...Yahu bırak, çok yaşa de, çok yaşayalım, iyi ya da kötü yaşamamız seni ne ilgilendirir yahu? Nedir bu 'bak seni senden çok düşünüyorum' tavırları böyle? İyi yaşaymış! Kime göre, neye göre ayrıca? Belki senin süpersonik hayatının benim için hiçbir kıymeti yok, nereden biliyorsun? Birilerine iyi yaşa diyen biri olarak yaşayacağıma, çok yaşa der ölür giderim daha iyi be.

   Aslında bu küçük ukalalıklar 'iyi yaşa' ile sınırlı olmayıp modern hayatta her şekilde karşımıza çıkabilir. Muhterem hocalarımdan Fatih Andı'nın bir kitabından anımsadığım kadarıyla 'kendine iyi bak' da böyle modern çakallıklardan biri (Kabul, ara sıra ben de kullanıyorum bunu). Kendine iyi bak, artık ben yokum, tek başınasın haa, aman diyim...Bir Allahaısmarladık'ın, bir selametle'nin suyu mu çıktı? Çıkmış valla...

   III

   Bir fotoğraf gazetede. Baraka benzeri bir bina, çevresinde bir-iki ufak yapı. Coşkun akan bir dere ve küçük bir ağaçlıkla çevrelenmiş bir yer. Bir vadinin dibinde. Taş atsan kafasına çarpar aşağıdakilerin.

   Birileri aşağıya kurşun yağdırmayı tercih etmiş.

   Ve şimdi bütün gazetelerde oranın fotoğrafı. Bilmiyoruz, görmüyoruz, nasıl olmuş, anlamıyoruz...Anlayamıyoruz. Giden de doğru düzgün anlatamıyor çünkü. Anlatamıyor. Kimse bilmiyor, herkes konuşuyor. Yeşiltaş diyorlar, tedbirsiz diyorlar. Şu oldu, bu oldu diyorlar. Kurşun ve kandan kimse bahsetmiyor. Bahsedemiyor. Konuşması zor olan kısmı o çünkü mevzunun. Ağır silahtan, kalabalık düşmandan bahsetmek kolay. Son duasını eden genç adamın fısıltısını kimse duymuyor. Ölmenin pazarlıksız, yaşamanın karşılıksız olduğu yerden bahsetmiyor kimse. Yeşiltaş diyor, Dağlıca diyor.

   Bakıyorum fotoğrafa, kimse yok...Ölmüşler mi, gitmişler mi? Yoksa saklandılar mı bizden, yoksa saklanmaya gerek yok mu kör gözlerimizden?

   Fotoğrafta kimsecikler görünmüyor.

                     

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ömer, yaptın gene yapacağını yazınla. Önce karmaşa, kaos dedin. Ardından _iyi yaşa- diyerek güldürdün yazınla. Peki finale ne demeli... Damarımıza bastın kan damlalarıyla.
ben gene de sana şöyle demek istiyorum son cümlelerimde:
Ömer
-hapşuuuu....
Esra
- iyi yaşa, yazarak yaşa, yazdıklarınla yaşatarak yaşa ;)