3 Mayıs 2012 Perşembe

Rahat Ol, Aktif Ol, Belki Bir Gün İnsan da Olursun!



   I

  Rahatlık kavramı üzerine yıllar yılı düşündüm. Birçok insan, basitçe, hayatta rahat olduğunu ve zaten öyle olmak gerektiğini, çünkü bu rahatlığın kendilerine pratik anlamda büyük faydalar sağladığını iddia ediyordu. Bu kişiler - tartışma kabul etmez bir biçimde - okulda, askerlikte, evde, maçta, orada burada rahat olmanın, 'kasmama'nın ekmeğini yemişlerdi. Kadın-erkek ilişkileri için de geçerliydi bu. Hiçbiri aşk hayatında rezil kepaze olmamış, daralmamış, zor günler geçirmemişti. Hiç alttan almamıştı onlar, hep terkeden, aranan olmuşlardı, sanki terketmek bir marifetmiş gibi, bundan da gurur duyarlardı sadece.

   Ama insanların herşeylerini büyük bir aymazlıkla paylaştıkları sosyal ortamların dili, bunun tam tersini söylüyordu. Bütün şarkılar terkedilmekten dem vuruyor, çalışan herkes işinden şikayet ediyor, askerlik yapanlar ufacık çarşı izinlerinde facebook profillerinden şafak sayıyorlardı. 'Bi türlü bitmedi ...tiğimin okulu' feryatları afakı tutmuştu. Bütün bunlara rağmen bir kafede toplaşılıp yüz yüze gelindiğinde herkes rock yıldızı gibiydi, espriler, gülüşmeler havalarda uçuşuyor, nargile dumanları gamsızca yüzlere üfürülüyordu. Herkes hayatından mutlu, herkes 'rahat', herkes başarılıydı.

   Ben de bu rahatlık dalgasından sabıkalı insanlardan biriyim. Sürekli gergin olduğum yönündeki şikayetler şu kısacık hayatımın hemen her döneminde karşıma çıktı. Her yerde de gerilmiştim hakikaten, bazıları abartılı olmak kaydıyla, ÖSS'ye hazırlanırken, sevdiğim kızın başka biriyle beraber olduğunu gördüğümde, okulu üç ders yüzünden bitirememe tehlikesiyle karşılaştığımda. Sonraları kız arkadaşım 'bir türlü rahat olamadığım' için terketti beni ( Bir gece AŞTİ'de sevgilinizle kalın da rahatlık nasıl oluyormuş görün!), ve şimdi halihazırda parasal problemler yüzünden yepyeni gerginlikler yaşıyorum. Anlayacağınız şu hayatta - hep öyle diyorlar ya - kafamın gerçekten rahat olduğu zamanlar sınırlıdır sevgili dostlar, yine de 'uyarıları' dikkate alıp rahatmış gibi davranamıyorum.

   Bazen bu durumdan sıyrılıp, kendi iç dünyamın korunaklı duvarları ardına sığındığım oluyor (şimdiki gibi), eskiden bunu yapmam çok daha kolaydı. Bir kutu şeftalili ice-tea ve bir bölüm animeyle dünyanın anasını sattığım günleri çok net hatırlıyorum. Tabii bu bahsettiğim yıllar önceydi, hayatım medar-ı maişet tüneline girmeden önce yani. Albay denetlemeye gelince esas duruşu abartıp ince bir I harfine dönüştüğümde koskoca adamın bana 'Oğlum rahat ol!' demesinden anlamalıydım aslında ne kadar da kaygılı bir herif olduğumu. Ama insanız işte, dürüst olan kişi içindeki herşeyin aynasıdır. İçerde ne olup bittiğini dışarıya yansıtırsan, aynı dertten muzdarip kişiler tarafından bir aklanma vesilesi haline gelirsin. İşte sırf bu yüzden  kendi kıçı tutuştuğu halde bana rahat ol diyebilen çok tanıdığım oldu, hala oluyor ve olacak...

   II

   İnsanlar tarafından düzenli olarak kınanmamak için rahatlık pek bir işe yaramaz. Tek başına rahat olan adama tembel derler. Bir adam işsizse, okumuyorsa ya da kayda değer başka bir başarısı yoksa (erkekler için bu başarı yüzde doksan kadın anlamına gelir) neden yaşadığı ister istemez sorgulanır. Şimdi adama kalkıp da  'Sana ne lan, belki ben Coen Kardeşler filmlerinin entelektüel altyapısı üzerine bir araştırma yapıyorum' diyemezsiniz. Rahatlığın yanına - iskenderin içindeki yoğurt gibi - aktiflik denen nesneyi de eklemeniz gerekir. Yani plazalarda kıvrak Messi çalımlarıyla dolaşmalı, hop oradan çıkıp bir sinemaya akmalı, bir de üstüne - kendinizi sürekli geliştirdiğiniz içün - o kurs senin bu okul benim dolaşmalısınız. Mesainiz ne kadar çok ve kendi iç dünyanıza ne kadar uzaksanız o kadar makbul bir bireysinizdir artık, öyle ya bir yerlerde buluştuğunuzda eşe dosta anlatmak için süper maceralar biriktirmiş olursunuz üstünüzde. Biliyorum ben de yapıyorum bunları lanet olsun, hiçbir zaman istenilen düzeyde rahat ve aktif olamadığım halde öyle görünmek hoşuma gidiyor. Yoksa neden geçen telefonda birine 'çalışıyorum' derken ister istemez kasılayım - ki daha iki dakika önce lanetler okumaktaydım - ya da birisi eski kız arkadaşımdan bahsedince marpucu indirip cool bir tavırla 'gömdük o mevzuyu' diyeyim? (Nah gömdün, geçen gün rüyanda babanı mı gördün peki?)

   Bugün aslında başka bir şey yazacaktım ama galiba içimde insani bir şeyler kıpırdadı. Pek sık olmasa da oluyor bu, yani şu ya da bu değil, sadece sıradan bir insan olmaya fırsat bulmak... Bu kutsal zaman dilimini boşa geçirmemek için karaladım bunları, ki yazdıklarım sanırım hala insan olduğumun bir kanıtıdır. Yarın yine rahat ve aktif bir gün beni bekliyor ama ahdettim, bir gün kesinlikle gerçek bir insan olacağım ben...

Hiç yorum yok: